“Gözlerini ışığa kapayanlar yalnızca kendilerine gece yaparlar.”
Yarasanın yaşam alanı karanlıklardır. Yarasa karanlıkta yaşar, karanlıkta yol bulur; karanlığı aydınlık bilir, aydınlığı da karanlık. Yarasa ışıktan rahatsız olur. Işık ne kadar güçlüyse, aydınlık ne denli fazlaysa yarasanın rahatsızlığı da o kadar artar. Ziya Paşa’nın dediği gibi, “Rencide olur dide-i huffaş ziyadan”. Işık arttıkça yarasanın çığlıkları yükseldikçe yükselir, bilinçsizce oradan oraya savrulur, önüne çıkan her şeye çarpar.
İnsan eşref-i mahlukattır, yarasa değildir. İnsan, aydınlığa açık, karanlığa kapalı yaratılmıştır. Ancak bazı insanlar, yarasalaşmayı seçer ve aydınlığa sırt çevirir, karanlığa doğru yol alırlar. Karanlıkta yol bulur, karanlığı yaşam alanı bilir; aydınlıktan rahatsız olur, karanlığın propagandasını yapar, insanları karanlığa çağırırlar. Karanlığı över, aydınlığa küfrederler.
Karanlığın temsilcileri dün, bugün ortaya çıkmış değildir. Aydınlık ile karanlığın, hak ile batılın mücadele tarihi aynı zamanda insanlık tarihidir. Bu mücadele, insanlık tarihiyle eş bir mücadeledir. Her çağda, karanlık yanlıları ile aydınlık yanlıları bir mücadele içerisinde olmuşlardır. Ancak daima hak gelmiş, batıl zail olmuştur. Aydınlık, karanlığı hep kovmuştur.
Eğitimde, ışığa gözlerini kapayıp kendilerine gece yapanlar; bir eylem çağrısıyla eğitim çalışanlarını hep birlikte gözlerini kapayarak gündüzü gece, aydınlığı karanlık yapmaya davet etmişler. Yarasalaşmanın bu çağda, bu zaman dilimindeki bir tezahürü. İnsanın aydınlıkta yol almasına tahammül edemeyip, karanlığa çağırmak, eğitimin aydınlık yarınlar için değerlerinden haberdar aydın nesiller yetiştirmesinden rahatsız olup karanlığı getirmek için harekete geçmek, suyu tersine akıtmaya kalkışmak… Tam bir cinnet hali
Bir sendikanın içinden çıktığı toplumu kendisini ifade eden kodlardan uzaklaştırmaya, toplumun öz değerlerini tahrip etmeye kalkışabileceği düşünülebilir mi? Ne yazık ki bu gözümüzün önünde cereyan ediyor.
Ülkemizde bir sendika, 2014 yılında ortaöğretim kurumlarında başörtüsünü serbest bırakan düzenlemeye, resmi Kur’an Kurslarında hafızlık eğitimi alan İmam Hatip Ortaokulu öğrencilerine 1 yıl izin veren düzenlemeye, katsayı zulmünü ortadan kaldıran düzenlemeye, Kamuda başörtüsü yasağını kaldıran yönetmelik değişikliğine, eğitim bilimleri ile hiçbir rabıtası bulunmayan Andımız’ın kaldırılmasına, Valilik onayıyla İmam Hatip Lisesi açılabilmesine, “İyilikte Yarışan Sınıflar, Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var” projesine, İmam Hatip Liselerinin fen, sosyal bilimler, yabancı dil, sanat, spor liseleri programlarını da uygulama hakkına, 4-6 yaş Kur’an Kursu eğitimlerine ve daha birçok ileri adıma karşı gerici bir zihniyetin ürünü olarak dava açmıştır. Bu ülkede, bu milletin bir ferdi olan çalışanların temsilcisi olarak değil, milletin değerlerinin ve milletin düşmanı olarak tavır almaktan, milletin değerlerine savaş açmaktan çekinmemiştir.
Uyarıyoruz: Milletin özüne ve milletin değerlerine düşman olarak tutum almaktan, savaş açmaktan kaçınmayan bir sendika ile aynı safta bulunmak ekmeğini yediğimiz millete ihanettir, doğru değildir.
Bu sendika, terör örgütüyle ilişkisini uluorta sergileyen refiki gibi tutum almaktan, terör örgütüne net biçimde hısımlık olarak değerlendirilecek adımlar atmaktan da kaçınmamıştır. Bu sendika, Diyarbakır annelerini ziyaret eden 7 üyesini sendika üyeliğinden ihraç etmekle, evlatlarını terör örgütünün elinden kurtarmak için feryat eden annelerin karşısında, o evlatları kandırarak dağa çıkaran terör örgütünün yanında tavır almıştır.
Uyarıyoruz: Bu milletin evlatlarını kandırarak dağa çıkaran ve her türlü terör eyleminde kullanan, on yıllar boyunca on binlerce insanımızın canına ve milletimizin çok büyük maddi varlığına mal olan terör örgütüne hısımlık gösteren bir sendika ile yan yana durmak vatanını ve milletini seven bir eğitim çalışanına yakışmaz. Bu aynı zamanda tehlikeli bir davranış olur.
Eğitim çalışanlarının basiretli olduğunu, bu türden, milletimizi ifade etmeyen, temsil etmeyen, milletin talep ve beklentilerinin tersine bir yaklaşımı teklif eden absürtlüklere prim vermeyeceğini biliyoruz. Bu manada uyarı görevimizi de yerine getirmek adına diyoruz ki: Milletin değerlerini hedef alan, nefret diliyle milletin değerlerine saldıran, muteber kurumları itibarsızlaştırmaya, hakikati saptırmaya çalışan bu davet, aydınlığa çağıran bir davet değildir, karanlığa çağıran bir davettir.
Bu davetin sahiplerinin duygu ve düşünce dünyaları ile temsil iddiasında oldukları toplumun duygu ve düşünce dünyası arasında fersah fersah mesafe vardır. Bunların duygu ve düşüncelerini besleyen topraklar bu topraklar değildir, yad ellerdir. Bunlar, bu milletin bin yıldır mücadele ettiği zihniyetin temsilcileridir.
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ